Sual: Gençlikte yapılan ibadetler, fazilet bakımından ihtiyarlıkta yapılandan farklı mıdır?
CEVAPİmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırdığı bir zamandır. Böyle bir çağda yapılan az bir amele, pek çok sevap verilir.
CEVAPİmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırdığı bir zamandır. Böyle bir çağda yapılan az bir amele, pek çok sevap verilir.
İhtiyarlıkta dünya şevkleri azalıp güç, kuvvet gidip, arzulara kavuşmak imkanı ve ümitleri kalmadığı zamanda, pişmanlıktan, ah etmekten başka bir şey olmaz.
Çok kimselere bu pişmanlık zamanı da, nasip olmaz. Bu pişmanlık da tevbe demektir ve yine büyük nimettir. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır.
Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip elden kaçırmaz. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, halsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, güç, kuvvet yerinde iken, hangi özürle, hangi sebeple bugünün işi yarına bırakılabilir?
Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyen, helak oldu, ziyan etti)buyurdu. Gençlik zamanında insanı üç din düşmanı olan nefs, şeytan ve kötü insanlar aldatmaya uğraşmaktadır. Bunlar karşısında, az bir ibadet pek kıymetli olur. İhtiyarlıkta yapılan, bundan kat kat fazla ibadetlerin bu kadar kıymeti olmaz.
Gençlikte, nefsin arzuları, insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibadet yapılacak en kârlı zaman da gençliktir.
Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, dinin bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok kıymetli olur.
[Hele başka maniler de araya katılırsa, bunları dinlemeyip, yapılan ibadetin sevabı o kadar çoktur ki, ancak Allahü teâlâ bilir].
Çünkü, maniler karşısında, ibadet yapma güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini göklere çıkarır. Mani olmayarak, kolay yapılan ibadetler, aşağıda kalır. Bunun için insanların yüksekleri, meleklerin yükseklerinden daha üstün olmuştur. Çünkü insan, maniler arasında ibadet eder. Melekler ise, mani olmadan emre itaat ediyor.
Gençlik arzuları, Allah’ın düşmanı olan nefsin ve şeytanın sevdiği şeylerdir. Dine uygun şeyler ise, Allahü teâlânın sevdiği şeylerdir. Allah’ın düşmanlarını sevindirip, bütün nimetleri veren, hakiki sahibi gadaba getirmek, akıllı insanların yapacağı şey değildir. Allahü teâlâ, hepimizi nefse, şeytana ve din düşmanlarının sözlerine ve yazılarına aldanmaktan muhafaza buyursun.) [Müj. Mektublar]
Dünya işleri yarına bırakılır, bugün ahiret işleri yapılırsa, güzel olur. Fakat bunun aksi yapmak, çok çirkin olur. Gençlikte insanı, üç din düşmanı olan, nefs, şeytan ve kötü arkadaş aldatmaya çalışır. Bunlar karşısında, az bir ibadet pek kıymetli olur.
Dünya işleri yarına bırakılır, bugün ahiret işleri yapılırsa, güzel olur. Fakat bunun aksi yapmak, çok çirkin olur. Gençlikte insanı, üç din düşmanı olan, nefs, şeytan ve kötü arkadaş aldatmaya çalışır. Bunlar karşısında, az bir ibadet pek kıymetli olur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah katında en sevgili olan, tevbe eden gençlerdir.)[R.Nasıhin]
(Tevbe eden bir gencin cenazesi kabristana getirilince, Allahü teâlâ, “Ey Melekler, bu kabristandan azabı kaldırın! Buraya tevbe eden bir genç getirildi. Onun olduğu yerdekilere azap etmeye haya ederim” buyurur ve bütün kabristandakilerden kırk gün, azap kalkar.) [R. Nasıhin]
Tevbe eden gençBeni İsrail zamanında bir genç, kötü işler yapar, tevbe eder, tevbesinde durmazdı. Çok günah işlese de, çok tevbe ettiği için, tevfîk-i ilahi imdadına yetişti. Büyük bir günah işledikten sonra pişman oldu. Sahraya çıkıp yüzünü, gözünü topraklara sürerek dedi ki: “Ya ilahi, ne kadar tevbe ettiysem tevbemi bozdum. Beni günahtan korumazsan yine tevbemi bozar, ebedi felakete düçar olurum. O zaman halim nice olur?”
Şöyle bir ses duydu:
“Ey kulum, sen günahından vazgeçtiğin için, sana rahmetle muamele ediyorum. Tevbeni kabul edip, kötü amellerini lütuf ve keremimle affettim.” [R. Nasıhin]
Allahü teâlâ, çok merhametli olup, kullarına çok acıdığı için, bir günde ibadete, yalnız beş vakit ayırmış, birkaç şeyi haram edip, çok şeyi mubah etmiş, izin vermiştir. O halde, gençlik zamanında, sıhhatin, gücün kuvvetin, malın ve rahatlığın bir arada iken, bu zamanı değerlendirmek gerekir. Sonsuz saadete kavuşturacak sebeplere yapışmalı, iyi işler yapmalı, bugünün işini yarına bırakmamalıdır. Ömrün en iyi zamanı olan gençlik günlerinde, işlerin en iyisi sahibin, yaratanın emirlerini yapmak, Ona ibadet etmek, İslamiyet’in yasak ettiği haramlardan sakınmaktır. Günde bir saat tutmayan bir zamanı, Allahü teâlânın emrini yapmak için ayırmamak, sayılamayacak kadar çok olan, mubahları bırakıp da, haram ve şüpheli olana uzanmak ne kadar kötüdür. (M.Rabbani)
(Allah katında en sevgili olan, tevbe eden gençlerdir.)[R.Nasıhin]
(Tevbe eden bir gencin cenazesi kabristana getirilince, Allahü teâlâ, “Ey Melekler, bu kabristandan azabı kaldırın! Buraya tevbe eden bir genç getirildi. Onun olduğu yerdekilere azap etmeye haya ederim” buyurur ve bütün kabristandakilerden kırk gün, azap kalkar.) [R. Nasıhin]
Tevbe eden gençBeni İsrail zamanında bir genç, kötü işler yapar, tevbe eder, tevbesinde durmazdı. Çok günah işlese de, çok tevbe ettiği için, tevfîk-i ilahi imdadına yetişti. Büyük bir günah işledikten sonra pişman oldu. Sahraya çıkıp yüzünü, gözünü topraklara sürerek dedi ki: “Ya ilahi, ne kadar tevbe ettiysem tevbemi bozdum. Beni günahtan korumazsan yine tevbemi bozar, ebedi felakete düçar olurum. O zaman halim nice olur?”
Şöyle bir ses duydu:
“Ey kulum, sen günahından vazgeçtiğin için, sana rahmetle muamele ediyorum. Tevbeni kabul edip, kötü amellerini lütuf ve keremimle affettim.” [R. Nasıhin]
Allahü teâlâ, çok merhametli olup, kullarına çok acıdığı için, bir günde ibadete, yalnız beş vakit ayırmış, birkaç şeyi haram edip, çok şeyi mubah etmiş, izin vermiştir. O halde, gençlik zamanında, sıhhatin, gücün kuvvetin, malın ve rahatlığın bir arada iken, bu zamanı değerlendirmek gerekir. Sonsuz saadete kavuşturacak sebeplere yapışmalı, iyi işler yapmalı, bugünün işini yarına bırakmamalıdır. Ömrün en iyi zamanı olan gençlik günlerinde, işlerin en iyisi sahibin, yaratanın emirlerini yapmak, Ona ibadet etmek, İslamiyet’in yasak ettiği haramlardan sakınmaktır. Günde bir saat tutmayan bir zamanı, Allahü teâlânın emrini yapmak için ayırmamak, sayılamayacak kadar çok olan, mubahları bırakıp da, haram ve şüpheli olana uzanmak ne kadar kötüdür. (M.Rabbani)
Gençliğin kıymeti
Sual: Gençlikteki ibadetle ihtiyarlıktaki ibadet arasında fark var mıdır?
CEVAPEvet çok fark vardır. Gençlikte ibadet daha kıymetlidir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, İslamiyet’in bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok üstün ve kıymetli olur. (3/35)
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Gençlik, ömrün en kıymetli zamanıdır. İnsanın sıhhatli, kuvvetli olduğu zamandır. Bu zaman, her gün geçiyor, azalıyor, ihtiyarlık yaklaşıyor. En şerefli, en lüzumlu iş olan, marifetullahı kazanmayı [Allahü teâlâyı tanımayı], hayâl olan ömrün sonuna bırakanlara yazıklar olsun. En şerefli olan zamanları, en zararlı, en kötü şey olan nefsin arzularına kavuşmak için sarf etmemeliyiz. Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyenler, aldandı) buyurdu. (1/65)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, ibadet eden genci, meleklerine gösterip, ”Bakın bu genç, benim için şehvetini bırakıyor. O benim nazarımda kıymetli bir melek gibidir” buyurur.) [Deylemi]
(Bir genç, ilim ve ibadet içerisinde yetişir, olgunlaşırsa, Allahü teâlâ, Kıyamet günü ona yetmiş iki sıddık sevabı kadar sevap verir.) [Taberani]
(Cömert ve güzel ahlaklı bir genç, Allah katında kendisini ibadete vermiş cimri ve kötü huylu bir ihtiyardan daha üstündür.)[Deylemi]
(Allahü teâlâ, Kıyamette, şu yedi kişiyi, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Arşın altında gölgelendirir. Yani onu kendi himayesine alır:
1- Adaletli hükümdar,
2- Rabbine ibadet ederek yetişen genç,
3- Gönlü [namaz için, ibadet için] mescitlere bağlı olan,
4- Allah için birbirini seven, o sevgi ile bir araya gelip, o sevgiyle birbirinden ayrılan iki kişi,
5- Güzel ve mevki sahibi bir kadın, davet edince, ben Allah’tan korkarım diye red eden,
6- Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar sadakayı gizli veren,
7- Tenhada Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai]
(Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil!
1- İhtiyarlıktan önce gençliğin,
2- Hastalıktan önce sağlığın,
3- Meşguliyetten önce boş vaktin,
4- Fakirlikten önce zenginliğin,
5- Ölümden önce hayatın kıymetini bil!) [Ebu Nuaym, Hakim]
Sual: Gençlikteki ibadetle ihtiyarlıktaki ibadet arasında fark var mıdır?
CEVAPEvet çok fark vardır. Gençlikte ibadet daha kıymetlidir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, İslamiyet’in bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok üstün ve kıymetli olur. (3/35)
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Gençlik, ömrün en kıymetli zamanıdır. İnsanın sıhhatli, kuvvetli olduğu zamandır. Bu zaman, her gün geçiyor, azalıyor, ihtiyarlık yaklaşıyor. En şerefli, en lüzumlu iş olan, marifetullahı kazanmayı [Allahü teâlâyı tanımayı], hayâl olan ömrün sonuna bırakanlara yazıklar olsun. En şerefli olan zamanları, en zararlı, en kötü şey olan nefsin arzularına kavuşmak için sarf etmemeliyiz. Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyenler, aldandı) buyurdu. (1/65)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, ibadet eden genci, meleklerine gösterip, ”Bakın bu genç, benim için şehvetini bırakıyor. O benim nazarımda kıymetli bir melek gibidir” buyurur.) [Deylemi]
(Bir genç, ilim ve ibadet içerisinde yetişir, olgunlaşırsa, Allahü teâlâ, Kıyamet günü ona yetmiş iki sıddık sevabı kadar sevap verir.) [Taberani]
(Cömert ve güzel ahlaklı bir genç, Allah katında kendisini ibadete vermiş cimri ve kötü huylu bir ihtiyardan daha üstündür.)[Deylemi]
(Allahü teâlâ, Kıyamette, şu yedi kişiyi, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Arşın altında gölgelendirir. Yani onu kendi himayesine alır:
1- Adaletli hükümdar,
2- Rabbine ibadet ederek yetişen genç,
3- Gönlü [namaz için, ibadet için] mescitlere bağlı olan,
4- Allah için birbirini seven, o sevgi ile bir araya gelip, o sevgiyle birbirinden ayrılan iki kişi,
5- Güzel ve mevki sahibi bir kadın, davet edince, ben Allah’tan korkarım diye red eden,
6- Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar sadakayı gizli veren,
7- Tenhada Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai]
(Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil!
1- İhtiyarlıktan önce gençliğin,
2- Hastalıktan önce sağlığın,
3- Meşguliyetten önce boş vaktin,
4- Fakirlikten önce zenginliğin,
5- Ölümden önce hayatın kıymetini bil!) [Ebu Nuaym, Hakim]
İhtiyarlıkta ibadet
Sual: İmam-ı Rabbânî hazretleri, gençlikte yapılan ibadetlerin önemini anlatırken, (Gençliğin kıymetini bilip, elden kaçırmamalı. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, faydalı iş yapılamaz) buyuruyor. Buradan, ibadetleri gençlikte yapmayıp, ihtiyarlığa bırakmanın da caiz olduğu anlaşılabilir mi?
CEVAPKesinlikle caiz olduğu anlaşılmaz. Burada bildirilen şudur:
(Gençlikte, nefsin arzuları, insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibadet yapılacak en kârlı zaman da gençliktir. Gençlikte, şehvetin kapladığı, kanın kaynadığı anlarda, dinin bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok kıymetli olur) buyuruluyor. Gençliği fırsat bilmeli, yapılacak iyi işleri yarına bırakmamalı deniyor. Yoksa farzı geciktirip de, (İhtiyarlayınca kaza edersin) denmiyor. İbadetler vaktinde yapılır. Zaruretsiz kazaya bırakmak haram olur. Geciktirdikçe günahlar katlanır. Farz namazı, özürsüz vaktinden sonra kılmak büyük günahtır. Bu günah, yalnız kaza edince affolmaz. Kaza ettikten sonra, ayrıca tevbe veya haccetmek de gerekir. Kaza edince yalnız namazı kılmamak günahı affolur. Kaza kılmadan tevbe edilince terk günahı affolmadığı gibi, tehir günahı da affolmaz, çünkü tevbenin kabul olması için günahı terk etmek şarttır. (Dürr-ül-muhtar)
Sual: İmam-ı Rabbânî hazretleri, gençlikte yapılan ibadetlerin önemini anlatırken, (Gençliğin kıymetini bilip, elden kaçırmamalı. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, faydalı iş yapılamaz) buyuruyor. Buradan, ibadetleri gençlikte yapmayıp, ihtiyarlığa bırakmanın da caiz olduğu anlaşılabilir mi?
CEVAPKesinlikle caiz olduğu anlaşılmaz. Burada bildirilen şudur:
(Gençlikte, nefsin arzuları, insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibadet yapılacak en kârlı zaman da gençliktir. Gençlikte, şehvetin kapladığı, kanın kaynadığı anlarda, dinin bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok kıymetli olur) buyuruluyor. Gençliği fırsat bilmeli, yapılacak iyi işleri yarına bırakmamalı deniyor. Yoksa farzı geciktirip de, (İhtiyarlayınca kaza edersin) denmiyor. İbadetler vaktinde yapılır. Zaruretsiz kazaya bırakmak haram olur. Geciktirdikçe günahlar katlanır. Farz namazı, özürsüz vaktinden sonra kılmak büyük günahtır. Bu günah, yalnız kaza edince affolmaz. Kaza ettikten sonra, ayrıca tevbe veya haccetmek de gerekir. Kaza edince yalnız namazı kılmamak günahı affolur. Kaza kılmadan tevbe edilince terk günahı affolmadığı gibi, tehir günahı da affolmaz, çünkü tevbenin kabul olması için günahı terk etmek şarttır. (Dürr-ül-muhtar)
Farz zaten tehir edilmez. Orada bildirilenler, nâfile ibadetlerdir. Haccın durumu biraz farklıdır. Hac kendisine farz ise, sonraki yıllara bırakması caiz değildir. O yıl gitmesi farzdır, gitmezse günah olur. Eğer sonraki yıllarda hacca giderse, geciktirme günahı affolur. Ama yine vaktinde yapma sevabına kavuşamaz. Farz olan oruç da böyledir. Bir hadis-i şerif:
(Ramazanda mazeretsiz bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizî]
(Ramazanda mazeretsiz bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizî]
Her ibadeti zamanında yapmalı, yarına bırakmamalı. (Helekel-müsevvifun) hadis-i şerifi, (Tevbeyi ve iyi işleri sonraya bırakanlar helak oldu) demektir. (Mektubat-ı Rabbanî 1/133)
0 yorum:
Yorum Gönder